25 Nisan 2008 Cuma

Belçika'da bir yılbaşı

2008 yılbaşı. Brüksel'de yalnızım. Tembellikten 11.30'da anca dışarı çıkmıştım. Brüksel şehir meydanındaki havai fişek gösterisini güvenlik bahanesiyle iptal etmişler. Orada dolandım bir süre.
Batı avrupalılar içip arkadaşlarıyla şarkı söylüyorlardı. İnsanlar güzel güzel aralarında eğleniyorlardı. Belçikalılar munis sessiz insanlar. Pek öyle gürültü yapan yoktu, bir kaç mahallenin delisi tipinde eleman hariç, ki onlar da eğlenceliydi. Bağırıp şarkı söylüyorlar, gelen geçene şaka yollu laf atıyorlardı.
Araplar - Mağripliler ise ayrı bir alem. Grup halinde dolaşıyorlar. İki üç kişiyken sessizler ama çoğalınca bağırmaya zıplamaya gürültü yapmaya başlıyorlar. Bir tür grup psikolojisi herhalde, kendilerinin grup içinde varlığını göstermek istiyorlar ama anca biraz çoğalınca cesaret buluyorlar gibi. Belçika'da polis bizdeki gibi genç delikanlılar değil, çıtı pıtı kızlar da var 60lık dede teyze modunda polisler de. Nasıl bu kalabalığı kontrol altına alacaklar diye düşünüyordum, çünkü Türkiye'de hep coplar kalkanlara alışmışız. Kalabalığın ortasına girip gittikçe büyüyen halkalar yaptılar, giderek böylece kalabalığı bölüp küçük dağınık parçalara ayırdılar. Halkaların arasına girmeye çalışan delifişekler oldu, bir iki tane köpek getirip onların da heveslerini kırdılar. 10 dakikada kalabalık dağılmıştı.

Kürtler ve Türkler ise daha küçük gruplarla dolaşıyorlardı meydanda. Akılları sekste, gece yarısından sonra artık iyice sarhoş olan genç kızlara sokulup konuşup mıncıklamaya başlıyorlar. Klasik çabalar ama aklı başında olmayan kızlara ancak cesaret ediyorlar, normalde yüz bulamıyorlar çünkü. Türk deyince kaçıyor artık buranın yerlileri. Kötü davranışlarıyla nam salmışlar. Zaten bu arkadaşlar yaklaşınca aklı hala başında olanlar kızları çekip uzaklaştırıyordu. Tabii ailecek gelmiş çekirdek çitleyip (ve kabukları yere atıp) seyre bakanlar da vardı.

Meydandan çıktım. İyice sarhoş olmuş bir Fransız gruba takıldım. Muhabbetleri iyiydi ama iyi dağıtmışlardı. Nancy'den Brüksel'e gelmişler. Onlarla bir birahane'ye gittik, Delirium Tremens, 2000'den fazla bira çeşidi bulundurmakla ünlü bir yer. Biraz Pastis içtim, sonra bir grup Belçikalı gençle muhabbet ederek geceyi kapattım. Sanırım gay olanlarından birisi sürekli bağlantıyı koparmayalım diyordu ama 5 ay oldu, bağlantı koptu yani :)
Sonra eve geldim.
Ertesi gün de şu Taksim'deki taciz olayını okudum netten.
Sanırım bu cinsel açlık gençleri her yerde etkiliyor.
Garip diyemiyorum ama bunu sonra irdeleyeyim bu yazı yeterince uzadı.

1 yorum:

yavasyavas dedi ki...

çok keyifli bir yazı olmuş. ben de seninle dolaşıp tipleri canlandırdım. cinsel açlık ne yazık ki büyük dert. kolay kolay da çözüleceğe benzemiyor.