24 Mayıs 2008 Cumartesi

Une nuit a' Anvers

Geçen perşembe, 22 Mayıs, bir iş toplantısı için Antwerp'teyim.
Brüksele çok yakın olsa da henüz ikinci gelişim. İlk gelişimde bir arkadaşla fotodaki restore edilmiş şahane bir tarihi binanın ortasında ultra modern tasarımlı bir kafede yemek yemiştik. Güzel, güneşli bir gündü ama şehri gezememiştim.

Toplantı 9'da bitti, gelmişken Antwerp'te nereye gidilir diye business managera sordum. Burada bir lunapark kurulurmuş, oradan bahsetti. GPS sağolsun, bulduk mekanı.
Bildiğimiz lunapark gerçektenden de. Amerikada devasa oyuncaklara alışınca bunlardan etkilenmek zor haliyle. Magic Mountain, Great America Park gibilerinden sonra bunlar çocuk oyuncağı ;) Yine de Yeni Mahalle belediyesinin Çayyolu'nda işletmesine izin verdiği basit inşaat demirlerinden yapılma oyuncakların yanında son derece sağlam ve güven verici duruyorlardı. Ana caddesinden bir fotoğraf koyacağım, bakalım bana ilginç gelen noktayı sizler görebilecekmisiniz?

Lunaparkın kendisi artık ilginç olmaktan uzak benim için. O gece şirketten bir kaç elemanı gördüm, şirket içi aktivite olarak çıkmışlar, onlarla dolandık biraz. Onların bu basit eğlencelerle eğlenir gibi yapması garip geldi. Zaten kuzey Avrupalıların nelerle eğlenebileceklerini kestirmek güç.

İpucu olması için bir önceki fotoyu çektiğim noktadan 180 ters tarafa doğru bir fotoğraf daha:


Dikkatimi çeken nokta gece 11'de, o gün içinde genci yaşlısı binlerce kişinin gezmiş olduğu lunaparkın tertemiz kalan sokaklarıydı. Ortalıkta sürekli temizleyen elemanlar da yok bizde olduğu gibi. İnsanlar çöp atacakları zaman gidip çöp kutusuna atıyorlar ve ortam temiz kalıyor. Bu kadar basit.

Aynı konuyu şehrin Red Light bölgesinde de gördüm.
Bizim turistik gezilerde bilgi görgü artsın diye o mahalleleri görmek farzdır. Brükseldeki garın arkasında pis bir cadde boyunca sıralanmış penceredir. Amsterdam'daki kanallar çevresine oturmuş, görece daha temiz ama bunu turistik kimliğine borçlu, gece bir saatten sonra insan kalitesi çok düşen ve tehlikeli olmaya başlayan bir yerdir. Antwerp'te bir alışveriş merkezi temizliğinde bir ortamda, gerçekten çok temiz bir bölge gördüm. Fotografı yanda. Burası ana cadde sayılır, paralel ve dik bir kaç cadde daha var. Sağda görünen metal yapı spiral şeklinde, ortasında su akıyor, Ademoğlunun ayakta ihtiyaç gidermesini sağlıyor. İki sokak lambası arasında görünen, Villa Tinto, nasıl desem kısaca seks pasajı gibi bir yer. Buradan girilip diğer taraftan çıkılıyor, iki tarafında pencereler, içerde 10 dakikalık seksi ciklet çiğneme kıvamına getirmiş hatunlar.
İstanbul'un Ankara'nın sokakları bırakalım bulvarları bile daha pis. Bizim belediyecilerimiz de sık sık şehircilik bilgisi görgüsü arttırmak için dış gezilere çıkarlar. Eminim bu bölgeleri de incelemişlerdir ama sanırım onların dikkatlerini sokaktan öte şeyler çekmiştir.
Neyse, bu mekanlar bilgi görgümüz artsın diye gezmekten başka benim için bir şey ifade etmiyor. Sunulan 'hizmet' ilgimi çekmediği için hemen yan kapı komşusu ünlü Cafe d'Anvers'e girdim. Gayet iyi bir gece klübü, o gece genç yoğunlukluydu. DJ ve ortam iyiydi, bir kaç saat geçirip eve dönmek üzere yola çıktım.
Böyle bitti ikinci Antwerp seferi.