25 Nisan 2008 Cuma

Belçika'da bir yılbaşı

2008 yılbaşı. Brüksel'de yalnızım. Tembellikten 11.30'da anca dışarı çıkmıştım. Brüksel şehir meydanındaki havai fişek gösterisini güvenlik bahanesiyle iptal etmişler. Orada dolandım bir süre.
Batı avrupalılar içip arkadaşlarıyla şarkı söylüyorlardı. İnsanlar güzel güzel aralarında eğleniyorlardı. Belçikalılar munis sessiz insanlar. Pek öyle gürültü yapan yoktu, bir kaç mahallenin delisi tipinde eleman hariç, ki onlar da eğlenceliydi. Bağırıp şarkı söylüyorlar, gelen geçene şaka yollu laf atıyorlardı.
Araplar - Mağripliler ise ayrı bir alem. Grup halinde dolaşıyorlar. İki üç kişiyken sessizler ama çoğalınca bağırmaya zıplamaya gürültü yapmaya başlıyorlar. Bir tür grup psikolojisi herhalde, kendilerinin grup içinde varlığını göstermek istiyorlar ama anca biraz çoğalınca cesaret buluyorlar gibi. Belçika'da polis bizdeki gibi genç delikanlılar değil, çıtı pıtı kızlar da var 60lık dede teyze modunda polisler de. Nasıl bu kalabalığı kontrol altına alacaklar diye düşünüyordum, çünkü Türkiye'de hep coplar kalkanlara alışmışız. Kalabalığın ortasına girip gittikçe büyüyen halkalar yaptılar, giderek böylece kalabalığı bölüp küçük dağınık parçalara ayırdılar. Halkaların arasına girmeye çalışan delifişekler oldu, bir iki tane köpek getirip onların da heveslerini kırdılar. 10 dakikada kalabalık dağılmıştı.

Kürtler ve Türkler ise daha küçük gruplarla dolaşıyorlardı meydanda. Akılları sekste, gece yarısından sonra artık iyice sarhoş olan genç kızlara sokulup konuşup mıncıklamaya başlıyorlar. Klasik çabalar ama aklı başında olmayan kızlara ancak cesaret ediyorlar, normalde yüz bulamıyorlar çünkü. Türk deyince kaçıyor artık buranın yerlileri. Kötü davranışlarıyla nam salmışlar. Zaten bu arkadaşlar yaklaşınca aklı hala başında olanlar kızları çekip uzaklaştırıyordu. Tabii ailecek gelmiş çekirdek çitleyip (ve kabukları yere atıp) seyre bakanlar da vardı.

Meydandan çıktım. İyice sarhoş olmuş bir Fransız gruba takıldım. Muhabbetleri iyiydi ama iyi dağıtmışlardı. Nancy'den Brüksel'e gelmişler. Onlarla bir birahane'ye gittik, Delirium Tremens, 2000'den fazla bira çeşidi bulundurmakla ünlü bir yer. Biraz Pastis içtim, sonra bir grup Belçikalı gençle muhabbet ederek geceyi kapattım. Sanırım gay olanlarından birisi sürekli bağlantıyı koparmayalım diyordu ama 5 ay oldu, bağlantı koptu yani :)
Sonra eve geldim.
Ertesi gün de şu Taksim'deki taciz olayını okudum netten.
Sanırım bu cinsel açlık gençleri her yerde etkiliyor.
Garip diyemiyorum ama bunu sonra irdeleyeyim bu yazı yeterince uzadı.

21 Nisan 2008 Pazartesi

Turkiye'de yilbaslari

Ocak 2008 baslarinda, o siralar okudugum gazetelerdeki yazilar uzerine yazilmis, o zamandan beri arsivde beklemis bir yazi.
--------------
Yilbasi oldu mu Turkiyede belirsiz bir gerginlik baslar bazi cevrelerde. Yilbasinin aslinda Hristiyan adeti oldugundan dem vurur bir grup medya, kutlanmamasi gerektigini ima eder. Fetullahci kesim alternatif eglenceler duzenler ogrencileri yilbasindaki 'sefalet' seline kapilmasin diye. Cagdaslikla kendini tanimlayan medya da noelin 25 Aralik oldugunu yazar, hem muhafazakar medyayinin cahil hem de insanlarin hayattan zevk almalarina karsi olduklarini ima eder yazilar yazar.
Kutlayan ve kutlamayanlarin yolu o gece cok kesismedigi icin genelde kose yazilarinda durum gecerdi. Son bir kac yildir once Ramazan sonra Kurban bayramlarinin yilbasiyla cakismasiyla daha hararetli gecti bu tartismalar, daha cok yazar katildi tartismalara.
Isin dogrusu Zaman Yeni Safak tayfasi biraz gereksizce yilbasina saldiriyor. Kimse yilbasinda Hristiyan adeti diye eglenmiyor, hristiyanlar da. Yilbasi gayet net insanlarin kafasinda, dini degil ama dine karsi da degil. Sadece insanlar egleniyor, aileyle arkadaslarla bir araya gelmek icin bir bahane oluyor. Icki icenler de var, kluplerde kutlayanlar da evinde kuruyemis meyveyle kutlayanlar da.
Bir not: muhafazakar kesim ne kadar aileyle ilgili la-dini birlesim varsa burun kiviriyor, Anneler gunu vb. Sanki aile birlesimleri dini gun/bayram cercevesi altinda olmali o tekele girmeli gibi bir dusunce var sanki. Ayni sekilde cumhuriyetin bayramlarina da burun kiviriyorlar, son zamanlarda 23 Nisan'la cakisir sekilde Kutlu Dogum haftasi kutlanmaya basladi. 5-10 yil oncesinde yoktu bu, bakalim 29 Ekim civarina alternatif bir olay getirecekler mi :)
Bununla birlikte onlarin da biraz rahatsizlik hissetmelerinin bir temeli var. Kucuklugumden hatirlarim 80li yillarda yilbasinin Hurriyet Milliyet tayfasi tarafindan nasil sisirildigini. Yilbasi agaci diye bir kavrami sokusturdular yilbasina. Christmas agaci vardir, onun da bir dini anlami vardir. Noel'de isi biter, 26 Aralikta agaclarinizi getirin recycle edelim diye her yere ilanlar asilir Amerika'da. Dini anlam yuklu bir kavrami baska bir kisve altinda sokusturdular. Bir baska sacmalik da Amerikalilarin Thanksgiving hindisini yilbasi hindisi diye sokusturmalari oldu. Dunyada baska hic bir yerde hindi - yilbasi iliskisi yok. Modernlesiyoruz adi altinda toplum muhendisligi yaptilar. Boylece muhafazakar kesimin yazarlarini tedirgin oldu, yilbasini sekilsel acidan Xmas'a cevirmeye calisiyorlar insanlari muslumanliktan uzaklastiracaklar dusuncesi yerlesti toplumun o kesiminin aydinlarinda.
Acaba zamanla iki kesimin liderleri de karsi kutuplasmayi azaltip kaynastirici olabilecek mi? Bir tarafin toplum muhendisligini geride birakmasi lazim, digerinin de her seyi din perspektifinden yorumlamayi.

Bir Turk dunyaya bedel

Bruksel'in Turklerin yogun yasadigi mahallesi Schaarbeek denen semti.
Turk yiyeceklerini satan marketler burada oldugu icin yolum arada bir dusuyor ve her gecisimde dayanamayip yine sinirleniyorum. Gurbetci kardeslerimiz (Belgaturkler)'den bir kismi toplumsal yasama dair ne kadar iyi niyet kurali varsa cigneyip terbiye gormemis bir hayvan gibi davranmakta sinir tanimiyor.
Normalde Avrupa'da araba kullanmak rahat bir olaydir, soforlerin bazen temkinde asiri kactigini dusunsem de kimseyi rahatsiz etmemek uzerine kurulu bir sistem vardir. Ama Turk (ve Arap) mahallesinde bu gecerli degil. Buralarda orman kanunu gecerli, kimse kimseye yol vermez, anca alinir. Arabasi daha curuklu, macunlu olanin gecis onceligi vardir cunku kirmizi isikta durmaz, donel kavsakta gecis onceligi falan dinlemez, gecirir.
Yollar iki seritli, iki kenarda teker git gel seritleri var; ortada da tramwayin gecmesi icin yukseltilmis ve ray doseli, arnavut kaldirimi gibi tasli bir kisim var. Bu orta kismi otobusler ve taksiler de tercihli yol olarak kullaniyor. Ama Turk mahallesinde yolda ilerlemenin tek yolu 15-20 santimlik bariyeri arabanizla asip bu kisimdan gitmeniz. Cunku her 50-100 metrede bir bir kardesimiz arabasini yolun ortasinda parketmis gitmis. Inanilmaz geliyor ama adamlar yolun ortasinda arabasini durdurup kenarda isini gormeye geciyor, trafik felc. Tamamen de vurdumduymazlar, hepsi kendi capinda bir polat alemdar, korna calsan ya efelenip ustune yuruyecekler ya da kenardan pismis kelle gibi gulup dalga geceekler. Polis de kaniksamis artik, herhalde ceza yazarak basedememisler yillarca. Sehrin diger kisimlarindaki kurallar Turk mahallesinde gecerli degil.
Tam da bugun tek yon tek seritli bir yolda adamin teki indi, arabasini yolun ortasinda birakti. Arkada otobusler, arabalar 20 kadar araba biriktik, dakikalarca durduk. Ben ne oluyor niye durduk diye bakinirken kardesimiz toto bahis dukkanindan elinde kuponu cikti, arabasina bindi o ve biz gonulsuz kafilesi hareket ettik. Sonucta benim mevcudiyetiyle dunyaya bedel kardesim onemli is icin park yeri arayamakla ugrasacak degil di mi, nasilsa digerleri bedel olarak bekler.
Bir baska konu da gurultu. Normalde yollar sessiz sakinken bu mahallede kornalarla laf atmalarla, ani fren ve motor bagirtmalariyla inanilmaz bir kakafoni var. Nasil bu kadar gurultucu olmayi becerebiliyoruz bilmiyorum. Bir ara sehrin klas mahallesi Ixelles'de dolasirken kormalarla, yuksek sesli muzik yayiniyla bagir cagir bir sunnet / dugun alayina benzer konvoy gecti. Araplar.. Mahalle de tam beyaz zengin Avrupali mahallesi, yani bu Araplarin seslerini duyuracagi kendi cevreleri degil. Belcikalilar bu sacmaliga durup bakakaldilar, gecince kafelerindeki konusmalarina devam ettiler.
Sehrin herhangi bir yerinde sehir icinde diger arabalar 50 ile giderken karsi seride gecip 100+ ile vinn gecen aracin surucusu ya Turk ya da Araptir. Ama buyuk ihtimalle Turktur, Araplar bu kadar pervasizligi gosterecek cesareti pek tasimiyorlar yine de. Ama Turk mahallesinde boyle taskinlik olmaz, cunku hizlanacagi boslugu yakalayamaz, baska bir guzel kardesimiz yolun ortasina park etmistir cunku.
Hic mi yavas gitmez bu kardeslerim? Giderler, giderler, yolun kenarinda gozune kestirdikleri biraz eti gorunen yada hatlari belli olan genc kiz / kadin varsa yurume hizinda eskort moduna gecerler, arkalarinda biriken trafik de konvoy olur. Arabada muzik sesi acilir, hatun kisiye laf atilir.
Otoyollarda surekli serit degistiren, baskalarinin onune kiran, seridi tutturamayip iki seridin ortasindan giden ya da yanindakiyle derin muhabbete dalmis onune bakmayan sofor kimdir sizce? Bir tahmin?
Sadece trafikte bir topluluk olarak yasamanin kurallarina boyle guzel uyum gostermis kardeslerim Avrupalilara eger Turkiye AB'ye girerse yasayacaklari guzellikleri simdiden tattiriyorlar. Onlarin nasil bir hevesle o gunu beklediklerini sanirim biraz daha iyi anlayabiliyorsunuz artik?
Burada aslinda yapmak istedigim Turkleri kotulemek degil. Aslinda biz Turkler biraz da sadece iyi seyler yazanlari seviyoruz, birisi hafiften kotu taraflarimizi yazsa Turk dusmani (ispiyoncu) oluyor. Amacim sunu gostermek, birey ya da toplum olarak kendimizi surekli kurallar ustu, ozel sayiyoruz. Belki yetistirme tarzindan geliyor, anneler cocuklarina dunyanin tek degerli varligiymis gibi davraniyor. Bu toplumsal iliskilerde kurallarin onemli yer tuttugu Avrupa'da cok daha fazla goze batiyor. Sanirim Turkiye'de kurallar islemedigi icin insanlar birbirlerini kontrol ediyor, baskalarinin islerine karismak cok normal bir sey orada.
Sanirim insanlar kurallara uydukca toplumdan bagimsizliklarini kazaniyor. Oznel kontrollerin yerini surecler kurallar aliyor.
Bu konu daha cok su kaldirir, ara ara doner yazarim.

Ekonomi cook iyi maasallah - 2

Bu da Subat 2008 baslarinda yazilmis bir yazi. Arsivdeki yayinlanmamis gunce yazilarini yazmak cok gunce mantigina uymuyor, ama yazmisim bosa gitmesin, bir copy-paste'lik isi var :)
----------------
Bu asagidaki linkler ekonomi konusunda bu donemde okudugum begendigim yazilar. Belki benim goruslerimle uyustugu icin. Ama sizin okumak icin zamaniniz varsa artik guncel olmasa da geriye donuk bir bakis sunmasi acisindan ilginc olabilir.

Ege Cansen - faizler :
Erkan Saglam - veriler ekonomik gidisati gosteriyor:
Kuresel krize onlemler yerine harcamalar ++ :
Krizin Türkiye'ye asil etkisi bundan sonra


Su asagidaki linkler bir finansal deha'nin son yillarda nasil yuksek faizindan para kazandigini acikladigi blogundan. Son 4-5 yilda aciga Cin yuani yada US$ satip YTL alip faize yatirmis. Cok yuksek reel faiz sayesinde cok karli cikmis Turkiye yatirimindan. Bu konsept kimonolu teyzelerimizin de kullandigi yontem.
Ama artik bu gidisatin sonuna geldigini o da sezinlemis sanirim. 2007 sonundaki yazisinda artik YTL'nin deger kaybedebilecegini, buna hazir olmak gerektigini yazmis.
Bunlari sadece nasil soyuldugumuzu, su anki ekonomik balonun nasil sisirildigini ve kimlerin bundan nasil nemalandigini nasil ballandira ballandira anlattigini gostermek icin yazmak istedim.

Financial Whiz: YTL faiz yatirimi:
http://www.thefinancialwhiz.com/2008/01/07/chinese-yuan-carry-trade-currency-basket-%e2%80%93-nine-months-later-and-43-greater/
http://www.thefinancialwhiz.com/2007/12/31/volatile-turkish-lira-position-hedge-it-with-the-hungarian-forint/
http://www.thefinancialwhiz.com/2007/03/16/the-turkish-lira-carry-trade-high-interest-stable-currency/

Ben ekonomik ongorulerimde hep olumsuz beklentileri satin aldigim icin son 5-6 yilda cok kaybettim. Ama olumsuz tarafta olmak da cogu zaman kazandirmiyor. Kendi pozisyonumu hayatin bundan sonraki calkantilarinda daha iyi ayarlyabilecegim umarim.

Ekonomi cook iyi maasallah - 1

Bu Ocak ayinin ortasinda yazmis oldugum ama bir turlu blog'a aktaramadigim bir yazi. O zamanlar Euro hala 1.72 civarindaydi. (Maasi etkiledigi icin cok iyi hatirliyorum) Bakkal hesabiyla ekonomi yonetenler krizde bize bir sey olmaz diye yazinca yazmistim bu alttaki yaziyi.
---------------
AKP iktidari suresince ezilenin yaninda olacagiz, biz 'isi' biliyoruz soylemlerini kullandi.
Ekonomimiz cok iyi deniyor. Borsa iyi gidiyor, dolar 1.60lardan nerelere geldi deniyor. Son 5-6 yilda dolarin diger para birimlerine karsi surekli devalue edilmesi ve dunya piyasasindaki likidite bollugu bu rakamsal sonucu yaratti.
Bu 5-6 yildaki ekonomik surecten sadece bir kac kesim kazandi. AKP'nin finansal destekci kesimi yatirimlarini fazlasiyla geri aldi. En zengin kesime pek dokunulmadi bu surecte. Fakir kesim demek yanlis olur, desteklerle gecinen bir asalak kesim hayatlarinin bir surecini beles gida ve saglik gideriyle gecirdiler.
Ama gercek yasamin icindekiler oyle demiyor. Denizliye son gittigimde ziyaret ettigim akrabalardan surekli esnafin ciftcinin sikayetlerini dinledim, herkes is olmadigindan sikayetci. Ama bu borsa/doviz kuru ortaminda kimse de ben zarar ediyorum diyemiyor, sanirim imparator ciplak denememesi durumu var.

Acaba bu surecin sonuna yaklasiyor muyuz? Dunya kriz ha cikti ha cikacak diye bekliyor, dunya capinda merkez bankalari ekonomi balonu patlamasin diye dort takla atiyor. Bir balon benzetmesini kullanirsak balonda delik oldugunu anladik ve ayni zamanda alttan sicak hava ufleyen isiticilar sustu. Balonun sismesinden nemalanan kesim elinden geldigince uflemeye ve merkez bankalarini halkin parasiyla bu balonu uflemye zorlamaya devam ediyor. Ama bu nefeslerle balon birazcik daha sisip yerden uzaklasiyor. Eger delik havadayken yamanmazsa balondaki herkes yere cakilacagiz, tum aktorlerin nefesi tukenmis oldugu icin bu cakilma yumusatilamayacak. Yok eger para cambazlari geri adim atar da bu nefeslerle kazanilan zamanda balonun deligi yamanirsa balon cakilmayacak ama kaybettigi sicak havanin etkisiyle bir sure yere yakin agir aksak gidecek. Bakalim ne olacak..

16 Nisan 2008 Çarşamba

Hot Fuzz!


Hot Fuzz (IMDB) yeni bir İngiliz polis komedisi filmi. Herkese tavsiye ederim. Uzun zamandan beri beni en çok güldüren film oldu.
Film bir İngiliz filmi ve bu olay yoğunluğundan anlaşılıyor. Sürekli Hollywood filmlerinin tek düze, basitleştirilmiş çizgisinden ve izleyicisinden zeka beklentisini çok aşağıda tutmasından yakınırım. İngiliz fimleri bu bulaşıcı hastalığın ilacı gibi.

Filmde hem Hollywood filmlerinin klişelerine hem de bilgisayar oyunlarının klişelerine dokundurma var. Hikaye oldukça yoğun, hızlı bir akışı var ve izlerken bağlantıları kurmak izlemeyi benim için daha zevkli yaptı.
Son 2 aydır Gloucestershire'de yaşamış olmam da ayrı bir ilginç nokta.

Yine bir başka İngiliz filmi beni bu kadar güldürmüştü. Amsterdam'dayken hostelde bir gece Shaun of the Dead'i izlemiştim ve çok beğenmiştim. İzlemeyenlere onu da tavsiye ederim.
Otla kafayı bulmuş bir grup İngiliz gençle izlemek onların yorumlarıyla daha da eğlenceli yapmıştı geceyi ;)

Cinsel açlık ve ifade özgürlüğü

Nedir bu Türk medyasını ve toplumunu bu kadar seks düşkünü yapan, kadını insanlıktan uzaklaştıran ve sadece cinsel meta haline indirgeyen?
http://www.dusunceler.org/1/2008/04/14/pippa-bacca/
http://www.rusya.ru/tur/index/medya_incisi?id=167
http://www.rusya.ru/tur/index/rusya_gnlr/print?id=84

Yazılardan alttakinde geçen ama pek konuşulmayan bir konu da ciddi gazete olmasını beklediğimiz Hürriyet'in online kısmının rezil hali. Basılı gazeteyi denetlerken online kısmını yeni yetme hevesli gençlere bırakmışlar galiba. Tamamen ciddiyetten uzak yazılar 'İnternet Özel' diye yayınlanıyor. İncir çekirdeğini doldurmayacak konular Foto Analiz diye 40 parçada yayınlanıyor - ki hit miktarı artsın. Ve yazıda geçen anket rezaletleri. Basın ahlakına uymayacak fotoğraflar. Sanki birileri aha bakın iş yaptık diyebilmek için önüne ne gelirse vitrine çıkartıyor.

Sürekli demokrasi lafını ağzından düşürmüyor bir kesim - islamcı mı desem muhafazakar mı karar veremedim. Söz söyleme haklarından, düşünce haklarından, giyim haklarından dem vuruyorlar. Ama nedense savundukları sadece kendileri için kısıtlanan şeylerin özgür bırakılması. Nedense kendi cephelerinden birileri kendi inandıkları sınırlar dışında giyiniyor diye bir kadına en ahlaksız sıfatları savururken bu özgürlük akıllarına gelmiyor, yada örnegin Danimarka'daki karikatür krizinde kimse düşünce özgürlüğü demedi, sırf aynı yada komşu milletten diye alakasız kişilerin mallarını yağmalayıp yakıp yıktılar.
Şu linkteki Avrupalı sağ görüşteki bir yazar kendi bakış açısından İslam adına hareket edenlerin çarpıklıklarını ve kendi devletlerinin bile onları korumadaki acizliğini anlatıyor. İslam adına konuşmak serbest, Hristiyanlığı anlatmak misyonerlik -> boğaz kesilecek. Hristiyanlığı hakir görmek serbest, Muhammedi hakir görmek -> katli vacip.

Müslüman Londra

Bu yazı için önce aşağıdaki linkteki yazıyı okumanız gerek.
Sonra bazı başlıkları karşı yönden ele alacağım. Bir yarı cevap yazısı yani bu.

http://www.timeout.com/london/features/2993.html

Public health: İslam temizliği emrediyor kağıt üzerinde ama takipçileri temiz mi? Arap emirliklerinin turistik mekanlarını uzakdoğudan getirilmiş yarı köle gibi çalışan işçiler temizlese de Pakistan'a giden herkes her yerden pisliğin nasıl fişkırdığını anlatıyor. Keza Kuzey Afrika ülkeleri. Sorun sadece maddi imkansızlık değil, Türkiye'de de kıta Avrupasında da İngiltere'de de gördüm, islamı öne çıkaran memleketlerin insanları fiiliyatta temizliğe daha az özen gösteriyor.
Alkolü yasaklamak yolunda Ak Parti iktidarı da çabalıyor. Ama sorun özgür irade meselesi. (A Clockwork Orange) Konu sadece fiziksel zararsa sigarayı tamamen yasaklamak, sağlığa zararsız esrarı da serbest bırakmak gerek. Sağlığa zararsız domuz etine ne demeli?
Ecology: Komedi. Neden islam şehirlerinde park yok o zaman: Neden ben en büyük ve güzel şehiriçi parkları hristiyan Avrupa ve Amerikada gördüm. Neden benim müslüman kardeşlerim kendi zevkleri için ormanları pisletip içine ederek piknik yaparken Avrupalılar temiz temiz kullanıyor. Neden sadece ben ülkemde tarla açmak için orman yakıldığı haberlerini okuyorum? Neden son yüzyılda Türkiyenin orman miktarı azalırken Avrupanın artmış?
Education: Bir kişinin aslında bizim dini okullardakiler daha iyi demesine bağlı olarak eğitim iyiye gider demiş. Osmanlı eğitim sisteminden biliyoruz dini eğitim ne getirir. Zaten dünya bugünkü teknolojisini hep İslama borçlu..
Food: Hakkaten iyi konuya parmak basmış. Herkesi mecburi olarak Güney Asya yani Hint mutfağına talim ettirelim. Sonuçta tek İslam memleketi ora ve herkes İslama geçmeden bu leziz yemeklerin tadına varamayacağız. Tek sorun, herkes alışana kadar sokaktaki kusmukları kim temizleyecek? Ah pardon.. Pakistan gibi yapacağız, sokakta kalacaklar. Allah kerim..
Inter-faith relations: İslam sadece azınlıkta olduğu toplumlarda diğer dinlerle iyi geçinirmiş gibi yapıyor. İslamın hakim olduğu çok kutupluluğa pozitif yaklaşan bir ülke var mı? Bir İran vardı yahudilerini biraz yaşatabilen; onlar da öne Bahai'leri sonra Yezidileri temizlediler şimdilerde Yahudilere hadi bakalım demeye başladılar. Sonuçta sırayla herkes imana geliyor.
Arts: İslami sanatlar denince zaten hep aynı olay: çanak çömlek, halı kumaş ve hat yazıları. Güzel değil demiyorum cidden güzel şeyler var, sanatkarın malzeme sıradanlığının çok ötesine taşıdığı eserler var. Ama bence sanat insanda uyandırdığı duygularla değerlidir. Hiç bir kilim yada hat tablosu beni Amsterdam'da gördüğüm Picasso tablolarının yada British museum'da gördüğüm dev Asur heykellerinin uyandırdığı duyguların yanına bile götüremedi. Geçende Brüksel Botanik parkında bir dizi köylü kız heykelinde yaşam zorluğunu gördüm ve hissettim. Ama kızın göğüs yumruları belli oluyordu, oysa bizim İslami belediye başkanlarımızın sanat değerlendirmesi tükürükle oluyor, 5 tükürük almış heykellerimiz bile var.
Hala sinir olurum, tarihi ve sade ama çok güzel bir sembolü kaldırıp bir ucubeyle şehri donattılar.
Social justice: Gerçekten buna diyecek bir laf yok. Herkes fakırliği paylaşmakta eşit. Gördüğün, konuşan herkes fakir yada fakirlikten dem vuruyor, ben fakir kulunuz demek erdem sayılıyor. Diğerleri ortada görünmüyor sadece. Irak'ta Ürdün'de Yemen'de çocuklar saçları bit içinde açlıktan ilaçsızlıktan kırılıyor diplerindeki petrol zengini yapay ülkelerin dombili şeyhleri bir taraflarını altın suyuyla yıkarken hayır olsun diye İngilizlere stadyum yapıyorlar, genç Rus kızlarını fakirlikten kurtarıp çöldeki modern hayatın yaylı konforlarıyla tanıştırıyorlar. Bu arada kendi genç kızlarının erdemlerini korumayı ihmal etmiyorlar. Brunei'nin hayırsever emiri paracıklarını ve lüks hayatını İngiliz ordusuna para vererek yanıbaşındaki aç komşularından korutuyor ve böylece zavallı 18lik İngiliz delikanlıları ve Nepal gurkalarının karnından sıcak çorba geçiyor. Gözlerim yaşardı, bir ağlıyayım önce de sonra devam edeyim.
Race relations: Hakikaten de öyle. Her ırk eşittir, ama bilen bilir Araplar daha bir eşittir.

Neyse, ne bu adamın yazısı bir ciddiyetle yazılmış ne de ben cidden oturup onu çürütmeye çabaladım. Ama batı kaynaklı İslamı biraz olsun över gibi olan yazıları mal bulmuş Magribi (*) gibi arş-ı Ala'ya çıkartan kardeşlerimiz bunu ciddiye alırlarsa eğer farklı yorumları da midelerine indirebilecekler mi diye merak ettiğim için ve biraz da akşam akşam sinirimi çıkartacak yer aradığım için bu yazıyı düzmüş bulunuyorum.
Kusurumuz var, biliyorum. Affola.

(*) Bu lafı nedense pek sever İslamcı yazarlar, onun için kullandım. İslamda hiiiç ırkçılık olur mu caanım.