1 Haziran 2008 Pazar

Şahin görünümlü doğan

Eski malzemelerden, şimdiye dek yazamamıştım.
Kıssa eski de olsa hisse kalıcı.
***
Brüksel'de 2007 yaz aylarında şehirde ziyarete gelen bir arkadaşla dolaşırken bir inşaat alanı gördüm. İlk başta garip geldi, ne olduğunu hemen çıkartamadım.
Adamlar eski bir binanın tarihi ön yüzünü (facade karşılığı olarak kullandim) iskele ile sabitleyip iç tarafındaki eski yapıyı yıkıp yerine yeni bir bina yapıyorlar. Böylece şehir tarihi görünümünü korurken bina sahipleri de modern imkanlara sahip bir binada çalışma yaşama imkanına sahip oluyorlar.

Şantiyenin arka tarafından görünümü anlam kazandırabilir çabaya. Gerı tarafındaki sanatsal değer taşımayan kısmından bir giriş yapılmış inşaat sahasına. Yeni yapılan bina eskisinin dış iskeletini olduğu gibi devralacak.

Darısı başımıza demekten başka bir şey gelmiyor.
Sonuçta aklıma ilk gelen şey Denizli'deki 1290lardan kalma eski bir camiyi belediye bir gece geceyarısı buldozerle düzlemesi oldu. Yapan da dini bütün bir partinin belediye başkanı idi. Sözde amaç da caminin oturduğu 400 m2 alana çay bahçesi yapmak. Gerçekte ise hemen yanıbaşına belediyenin diktiği, çok katlı otopark üstü üç katı işhanı son katı cami apartman misali yeni camiye gelmeyip eskisine rağbet eden cemaati oraya getirmek, bir yandan da belediye mülkünde insan sirkülasyonunu arttırıp kira rayicini yükseltmek. İnternetten:
Türk’ün Osmanlı ve Selçukludan kalma eski eserleri bir biri ardına yok edilmektedir. En son örnek de 15 Haziran 2002’de Denizli ""Ulu Cami""inin gece yarısı yıkılmasıdır.
""Ulu cami""
775 yıl önce yapılan Türk’ün Denizli’deki tapu mührü olan Ulu Camiyi 1366, 1566, 1899, 1976 depremleri yıkamamıştı, her seferinde yeniden onarılmıştı, ama 2002 Türkiyesi bu tarihî yapının yıkımını ne yazık ki başardı!!!
Yunan’ın 15 Mayıs 1919’da saat 10.00’da İzmir’e çıkışını aynı gün öğlen Denizli halkı Ulu Cami önünde toplanıp Müftü Ahmet Hulusi Efendinin açıkça savaş ilânı olan şu sözleri ile karşılamıştı:
“Bu işgale karşı durmak ve düşmanın saldırısına karşılık vermek lâzımdır!(..) Fetva veriyorum, silâh ve cephane azlığı veya yokluğu hiçbir zaman mücadeleye engel değildir. Elinizde hiçbir silâhınız olmasa dahi, üçer taş alarak düşman üzerine atmak suretiyle mutlaka fiilî olarak karşılık veriniz!”
Çal gücü gazetesi
18 Haziran 2002
Konuşmanın ardından da sancak Ulu Camiye asılmıştır. Bu yıkılan ""Ulu Cami"", Türk’ün Denizli’de bunun gibi yaşadığı birçok olayın şahidi bir tarihî yapıydı.
Denizli'deki bu yeni anlayışın şehirciliğine ait bir başka rahatsızlığım da şehrin ana meydanı olan Delikliçınar meydanındaki oraya adını veren asırlık çınarların yine bir gece yarısı kesilmesi olmuştur. Çınarlar asırlık olup kök kısmının odunları eriyip çeperi kaldığından ismi Delikli Çınar olmuştur. Cami ise 1970'lerde yapıldığını sandığım, ucuz malzemeli müteahhit işi gayet sıradan bir mahalle camisi kıvamında bir yerdir. Yine internetten:
Ayrı bir saflık ise, çınar meydanındaki yıllanmış koca çınarları cami manzarası kapanıyor diye köklenmesini izlemek, dahada içler acısı ise halkın bunu desteklemesidir. Sonraki icraat meydanın ismini çınar meydanı değilde camii meydanı olarak değiştirmek olacaktır eminim.

not : denizliyi bilmeyenler, camii deyip tarihi bir dokudan bahsettiğim sanılmasın. kısmen yeni yapılmış soğuk bir cami.

1 yorum:

yavasyavas dedi ki...

türkiye'de niye yapılmıyor bunlar. avrupanın en geri şehirlerinde bile tarihi dokuyu korumaya çok önem veriyorlar. biz ise istiklal caddesinin bile tarihi dokusunu koruyamıyoruz. sadece aşağıdaki kurallara uygulasak herşey çözülecek.
- istiklal gibi tarihi dokusu olan yerlerde yeni yapılan bınalar eskileriyle aynı dış yüzü koruyacak
- ilanlar, panolar, reklamlar ortama aykırı kaçmayacak ve mimariyi kapatıcı olmayacak.

bunları uygulamak çok mu zor? gerçi denizli'den verdiğin örneklerde gördüğümüz gibi türkiye yöneticileri korumayı bırak elleri ile yıkıyorlar.