29 Temmuz 2008 Salı

Reis, Hako, Gamze ve diğeri

Küçükken bir Harika Beşler kitap dizisi vardı. Yanılmıyorsam Enid Blyton'ın. Üç kardeş ve kuzenleriyle köpeklerinin hikayeleri. Oyun oynayacak park bile yokken çevrede hayal dünyamda onlarla gezerdim, bisikletleri trene yükleyip gölde kamp yapmaya giderdim. Zencefilli gazoz içip soğuk et, tütsülenmiş balık yerdim. Bu adını sanını duymadığım yiyecekler muhteşem tadlarını hayalimde ağzıma yayılırdı. Hırsız hazine peşinde koşardım, nedense de Reis'i kendime yakıştırırdım. Küçücük dünyam öyle genişlerdi. Başka birşey almaya para bulamazdım ama okulda yarım simit yiyip simit almam için verdikleri paranın yarısını biriktirerek iki haftada bir kitap alabilirdim.
Küçük dünya, küçük mutluluklar.

Pazar günü denize gittiğimde Andreas'ın telkiniyle tütsülenmiş balık aldım. Smoked macarel. Bugün yerken aklıma nedense o kitaplar ve maceralar geldi. Hayalimdeki beklentilerimdeki o muhteşem tad ne yazık ki gerçeği ile karşılaşınca birdenbire bir boşluk hissettim. Fena değil aslında ama soğuk balık, beklediğim şeyle alakası yok. Anlatamayacağım.
Aynı şeyi beni zamanında TV karşısına mıhlayan Kara Şimşek'i yıllar sonra kocaman bir adam olduğumda izlediğimde hissetmiştim.

Bazı şeylerin hayallerde bozulmadan kalması daha güzel.
Artık bir yerlerde denk gelse bile zencefilli gazoz içmeyeceğim.

Hiç yorum yok: